Şehirler

HATAY: Ne İtalyan, ne Fransız, Ne Japon, Ne Meksika… En Güzel Mutfak Antakya’da!

Yemek için mi yaşamak, yaşamak için mi yemek? Siz ne dersiniz? Ben yemek için yaşamıyor adeta ölüyorum. Ama şuan sizlere Antakya gastronomisini yaşatmak için yazıyorum.
resim-150400SH
Gastronomi turizmiyle patlayan Antakya’nın kendine has 600 çeşit yemeği var. Hatta Unesco’dan ‘’Gastronomi Şehri’’ ünvanı bile almış. İki günlük geziye sığdırmak çok zor elbet ama ben size yapmanız gereken en önemli şeyleri bir solukta anlatacağım.
resim-150430FY
resim-150630WP
Önerim bu şehre hiç olmazsa en az 2 gecenizi ayırmanız. Mistik ve tarihi dokusuyla ilgi çeken, eskiden sabunhane olarak kullanılan sonradan otele dönüştürülen Savon Hotel’de, Hatay’ın tam merkezinde bulunan kahvaltıda süzme mercimek çorbası, humus, bakla, abagannus, tuzlu yoğurt, aşur, meşhur Antakya simidi ve daha sayamadığım kadar yöresel lezzeti bulup da sabah sabah rüyada mıyım ben dedirten Büyük Antakya Oteli veya şehir merkezinden biraz mesafede bulunan Harbiye’de şelalelerin bulunduğu bölgedeki Boğaziçi Otel’de kalabilirsiniz.
resim-150753QF

 

resim-150900FG

resim-151034TF

Ben Savon’da yer bulamadığım için Büyük Antakya Oteli’nde kaldım, iyi ki de orada kalmışım, çok memnun ayrıldım. Çalışan personel olsun, temizlik olsun, odamıza gelen kocaman meyve sepeti olsun (yiyecek yerimiz hiçbir zaman kalmadığından yiyemesek de), gözümüzü döndüren kahvaltı büfesi olsun, gezilmesi gereken heryere iki adımlık yürüyüş mesafesinde bulunuyor olması olsun, tüm özellikleriyle benden tam puanı aldı. Şiddetle tavsiye ederim.
resim-151303MV
resim-151435WT
resim-151658SI
resim-151814DT
Antakya’nın coğrafi simgesi Asi Nehri… Ters aktığı için ismi Asi. Üzerindeki rüzgar gülleriyle Amanos Dağları, Apollon ve Defne hikayesinin geçtiği söylenen Harbiye’deki Şelaleler, ilk hristiyanlardan sayılan Habibi Neccar’ın tübesinin bulunduğu kliseden camiye çevrilmiş olan Habibi Neccar Camii, dünyanın en büyük arkeoloji müzesi, dünyanın en uzun çarşısı olan ve içinde her türlü ihtiyaca cevap veren sektör sektör kolların bulunduğu Uzun Çarşı,
resim-151953KN

şehrin simgesi haline gelmiş olan, en lezzetli ‘’Haytalı’’ tatlısını yiyebileceğiniz, sahibi Onur Sahilli dostumuz sayesinde de tüm Antakya’ya iki günde doyduğumuz Affan Kahvesi -kadınların da oturup vakit geçirebildiği tek kahve olması önemli, Antakya’nın yöresel lezzetlerinin çoğuna bir çırpıda vakıf olabileceğiniz en başarılı lokanta Sultan Sofrası, kömür ateşinde yaptığı çıtır çıtır künefesiyle Çınaraltı Yusuf Usta Künefecisi, Uzun Çarşı’nın içinde sadece bakla ve humus yapan, bu konuda uzman olan Çayırcı Bakla ve Humus Salonu, biraz ilersinde Vedat Milor’un iki kere ziyaret ettiği ve benim gibi Kağıt Kebabı’na bayıldığı meşhur Pöç Kasabı, acısı konusunda herkesin uyardığı, mekanın bile girer girmez ikazda bulunduğu sadece tavuk döner yapan usta mekan Kebo,
resim-152156DS
resim-152500SA
hoş mezeleri, bu mezelere eşlik eden güzel şarapları, tarihi ve mistik atmosferiyle acele etmeden zevkine vara vara şık bir yemek yiyebileceğiniz tek restoan olan Sveyka, heryerde künefe ve humus yedikten sonra kesin kes en iyisini yapıyor olduklarına karar verdiğim, peynirli irmik helvası için yirmi kere daha gidebileceğim, Amanos Dağları’ndaki müthiş gün batımını huzula izleyeceğiniz en keyifli mekan Kule Restoran Antakya’da gidilmesi şart olan, farz olan yerlerdir.
resim-152549ZV
resim-152641EZ
Antakya insanlığın ilk yerleşim yerlerinden biri olduğundan farklı kültür ve dini inançların birarada yaşadığı birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış; Arap, Batı, Doğu kültürleri harmanlanarak bu zengin ve bereketli topraklarda servet gibi bir yemek kültürü oluşmuş. Komşu ülke ve Türkiye’nin diğer şehirlerinden de yemekler alarak daha da zenginleşmiş.
resim-152829FH
resim-152927PI
Sabah kahvaltısında bol tereyağlı humus, bol zeytinyağlı bakla ezme beraberinde mis gibi çıtır çıtır Antakya simidi yada pidesi ile güne başlayan çılgın iştahlı bir millet bu Entekyeliler. Nerede bir sofra bulsalar her an çökmeye hazırlar.

resim-153048SG resim-153134NO resim-153230SA
resim-153323HT
Mutfakları o kadar zengin, toprakları o kadar bereketli, sofraları o kadar göz doldurucu ki oturduğunuz her sofrada kendinizi sultan sofrasında oturuyor gibi hissediyorsunuz! Antakya’daki favori adresimin ismi de bu yüzden Sultan Sofrası herhalde. Hergün değişen bir yemek listeleri var, oraya ne zaman giderseniz farklı şeyler bulma imkanına sahipsiniz, bu da bu lokantayı dinamik tutan, insanları oraya bağlayan, ‘’Bugün ne yesem? Dur bir Sultan Sofrası’na bakayım neler var?’’ diyerek her daim aklınızda bulunan bir mekan. Ayrıca çok çeşitli yöresel lezzeti hepsinden azar azar tadarak öğenme imkanım olduğu için de çok şanslıyım. Orada edindiğimiz kardeşimiz, dostumuz ve bana göre gerçek bir Antakya gurmesi olan Yurdagül Tütüncüoğlu da yemek sırasında bize pek çok detay verdi. Sindire sindire öğrendik tüm yemeklerin içyüzünü sayesinde. Restoran sahipleri Meltem Tansal ve Mustafa Tansal’ın, servisteki ve mutfaktaki tüm elemanların samimi ilgisi, sevgisi lezzete lezzet kattı. Çok sevdim ben Antakya insanını!
resim-153824CO resim-153931FQ

Şansızıma o gün yapılmış olan ‘’Etli Yaprak Sarma’’ iddia ediyorum ki hayatımda yediğim en iyi yaprak sarmaydı. En meşhur Antakya böreği olan ‘’Kaytaz Böreği’’; etin yağlı hamurla buluşturulmasıyla yapılan müthiş bir şey. Bir tepsi yiyebilirim. Antakyalılar’ın ‘’Oruk’’ dedikleri bizim bildiğimiz içli köfte komşusu Adana’da haşlama şeklinde yapılırken burada kızartılarak yapılıyor. Tek kelimeyle hastasıyım. Özellikle de yassı şekilde yapılan ‘’Sac Oruğu’’ favorimdir. Mutlaka tadılmalı! Masaya gelen en özel parça olan ‘’Aşur’’ buğday, nohut ve büyük parçalar halindeki dana etinin dövülerek macun haline getirilmesiyle yapılan, tereyağı, ceviz ve kimyonla taçlandırılan efsanevi bir lezzet. ‘’Ispanak Borani’’ ise anne tarafından hemşehim olan İranlılar’ın yaptığı ‘’Aş’’ yemeğine benzeyen, damağıma çok yakın, oldukça da hafif ve sağlıklı bir lezzet. Kısaca anlatmak gerekirse; yoğurt çorbasının içinde ıspanak, nohut, tereyağ, et ve kırmızı biber olduğunu hayal edin. Bunun kabaklısına da ‘’Kabak Borani’’ deniyor. Yoğurt demişken esas bir ‘’Yoğurt Aşı’’ vardı ki, ciddi anlamda süper bir lezzetti. Analı kızlı olarak da bildiğimiz içinde et, nohut ve minik oruk bulunan harika bir lezzetti. Sultan Sofra’sında kötü birşey zaten yok, hangisi daha güzel seçmek o kadar zor ki, gerçekten karar veremeyerek ve nefes almadan yedim. Çünkü yemedeğim herşeyde aklım kalacaktı. Yeşil buğdaydan yapılan ‘’Firik Pilavı’’ beraberinde gelen ‘’Dana İncik’’ ile muhteşem uyum içindeydi.
Biz Sultan Sofrası’na Çayırcı Bakla ve Humus Salonu’nda bakla ve humusla kahvaltı edip, hemen akabinde Uzun Çarşı’da Onur kardeşimizin iki ara bir derede bize hazırladığı tahin helvalı ‘’Taş Kadayıf’’ tan yiyip, üzerine yan tezgahta gördüğümüz odun fırınından taze çıkan biberli ekmekten tadıp, birkaç dakika sonra Çınaraltı’ndaki Yusuf Usta’da ikişer künefe atıp öyle geldik. Yoksa sanırım tüm dükkanı yiyecek durumdaydık.
resim-154916JN

Sultan Sofrası mutlaka gitmeniz, yöresel lezzetleri denemeniz gereken bir nevi Antakya’daki bir eviniz. Ne de olsa Antakyalılar evlerinde bu yemekleri yapıyorlar. Tahinli, şerbetli çıtır çıtır bir kabak tatlıları var ki ciddi anlamda bağımlılık yaratır. Bu kabak kireçte yapılıyormuş. Onun için çıtır çıtırmış. Neler keşfetmişler Allah’ım. Şükediyorum oralarda doğmamışım, bu iştahla, bu kadar güzel yemek arasında fok balığı şeklinde yaşardım orada. O kadar çok tatlıya düşkün bir millet ki arkadaşımız Yurdagül hemşehrileri için ciddi bir ifadeyle: ‘’ Antakyalılar tatlı yemezse ölürler herhalde’’ diyor kısaca.
resim-155026AN resim-155154PY resim-155524HN resim-155625YX resim-155728ZE
Tüm tatlılar bir yana, Künefe bir yana. Hatay’da nerede yerseniz yiyin hepsi güzel bence. Kömür ateşinde yapılan, güzel bir mini şovla turistlerin önünde havaya atarak tersine çevrilen, minik dükkanıyla çok sevimli bir yer olan Çınaraltı Yusuf Usta’da ilk denememizi yaptık, harikaydı. Ne kadar etkilendiğimi anlatamam. Şöyle de bir durum varmış genelde Antakyalılar künefeyi daha yumuşak severmiş o yüzden en eski mekan olan (1948) Ferah Künefe’yi tercih ederlermiş.
resim-154306CI resim-154359RI
Ben tüm yediklerimi bir kenara koyuyor en iyisi Harbiye’deki Kule Restoran’dakiydi diyorum. Hele bir ‘’Peynirli İrmik Helvası’’ yedim ki, oraya ilk fırsatta geri dönüş sebebim olacak. Yemeyen kalmamalı!
resim-154044FL

resim-154130AJ

resim-154217XG

Heryerde humus yedik elbette ama yine yediğim en iyi ‘’Humus’’ Kule Restoran’ınkiydi. Sac oruğunda hayal kırıklığı yaşasam da Entekyeliler’in çok farklı şekilde yaptıkları ‘’Çiğ Köfte’’, muhteşem ‘’Ali Nazilk’’, mezelerin yanında 1 metre uzunluğunda gelen o enfes pide bile yeterdi. Bu mekana bizi götüren Antakyalı bir diğer dostumuz İlknur İntizamoğlu’na da çok teşekkür ederiz. O da sadece bir Antakyalı olduğu için bile hayata gurme olarak doğmuş. Bu kadar zengn bir yemek kültürü içinde büyüyen herkesi doğuştan gurme olarak görüyorum.
resim-154601OG

resim-154656HN

resim-154755SP
Antakya’nın olmazsa olmazı, gidilmezse çok şeyin eksik kalacağı mekanı Pöç Kasabı! Tıka basa dolu halde gittik, o kadar tok karna hem ‘’Kağıt Kebabı’’ hem de ‘’Tepsi Kebabı’’ yedik. Kasabın hası bu Entekyeliler, zaten bu şehirde et kasaplarda yenirmiş’ baharatlarına, etin cinsine siz karar verir, keyfinize göre istediğinizi yaptırır afiyetle yemişssiniz. Pöç’ün sahibi Haydar Usta’nın oğlu Serkan Öter kendinizi bize teslim edin dedi, ettik! Tok kolay beğenmez, buna rağmen o tepsileri bildiğiniz tok karna 3 dakikada süpürdük, sildik. Beraberinde köpüklü köy ayranı da çok iyi gitti. Tepsi kebabıyla kağıt kebabının malzemesi aynı, ikisi de tepside yapılıyor, birinin altında yağlı kağıt var ve sos konmuyor, birinde kağıt yok ve sos konuyor, işte bütün mesele bu. Ama tadları çok da farklı oluyor. Mekan sahibi Haydar Usta’ya işin sırrını sordum. İlk sır lezzetli Antakya etimizdir dedi, ikincisi de genelde hayvanın en makbul ve en lezzetli yer olan kaburga kısmını kullandıklarını söyledi.
resim-154916JN
Antakya anlatmakla bitmez, yaşanması gerek. Gitmeyen, görmeyen, tatmayan kalmasın. Çok farklı kültür ve dinden renkli bir yelpazeye sahip olan Antakya halkının ortak özelliği tertemiz, saf, iyi, hakkaniyetli, saygılı, sevgili, insan gibi insan olmaları. İçiçe geçmiş bir mozaik gibiler, Türk, Arap, Ermeni, Kürt, Alevi… hepsi birbiriyle kardeş gibi. Dışardan geleni de hemen içlerine alıyorlar. Gerçekten insan onlar. Hatay’da edindiğimiz dostlarımız sayesinde yaşamları, kültürleri, alışkanlıkları hakkında pek çok şey öğrendik, en doğru yerlerde en doğru yemekleri yedik, içtik, eğlendik ve öğendik.
resim-151132DU
Antakyalı ailelerin bir huyu varmış, he hafta bir gün mutlaka ailecek dışarıda yemeğe çıkarlarmış. Tavuk yiyeceklerse Harbiye’yi, hava güzelse ve balık yiyeceklerse Samandağ’ı, et yiyeceklerse de Kuzeytepe ve Guzelburç’u tercih ederlermiş.

IMG_3320

Related Posts

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir