Bazen aklının almadığını kalbine alırsın, kumaşına dikilir, giderse sökük kalırsın. Canından can kopsa da akacak kan damarda durmaz! O zaman bırak da aksın.. Belki ölüyü gömmekten daha zordur yaşadığını bildiğin birini içinde öldürmek. Ama bunu yaşayan ne ilk ne de son kişi olduğunu hatırla. Aynı dertten muzdarip milyonlarca insan daha var dünyada! Acısı dinmez sandığın hatıralar, önüne geçilmez sandığın hasret, ötesi olamaz sandığın o ateş seni yaksa da kurtuluş o duygunun içinde kalmamaya çalışmaktır aslında. Aşk acısından kaçan kurtulur, içinde kalan kavrulur. Bilin ki gözden ırak olan gönülden de ırak olur.
Bazısını uzaktan sevince, bazısını göremeyecek kadar uzaktan sevince daha güzeldir. Kah 3 derece miyop kah 6 numara hipermetrop kıvamında görmek hatta dürbünle bakıp yerine bırakmak iyidir bazen. Ama gözü kör eden aşk gönül gözünü öyle bir şahin eder ki gururunu alıp yerin dibine geçsen gökten yıldızları alıp tepene diker. Sevdadandır. Olur böyle şeyler.
Amma ve lakin;
Gözünün önünden tamamen uzak tutar, sosyal medya hesaplarına girip bakmazsan, eski mesajlara dalmaz, resimlere sarmazsan, civarında dolanmaz, arkadaşlarından yada ondan bundan sormazsan, anlatmaya kalkanları da bu konuda uyarır, acılı nağmelerden, acıklı filmlerden sıyrılırsan unutulmazlık iksirini içmeyi reddetmiş olursun. Tüm bunları yapmak yerine işine gücüne ve kafanı dağıtacak güzel aktivitelere, yeni hobilere, komedi filmlerine, rahatlatan müziklere, biraz spora, biraz kitap okumaya, az biraz eski dostlara, bir tutam da yeni sosyal ortamlara yönelirsen hem kurtuluşun %95’ini sağlarsın hem de kendini zenginleştirmiş ve yenilenmiş olursun. Hatayı sıfırlamak için de gecceleri uyumalısın dostum. Çare melisada, rezenede, belki de ayranda veya sütte gibi görünse de esasen kafanın içinde.
Antidepresanlı günlere gerek yok, söylediklerimi yapabilecek güce muktedir olduğuna inanıp başlarsa 21 günde kurtulumayacak insan olmayacağını iddia ediyorum. İçinde olduğunuz durumun keyifli yanını da görmeniz gerektiğini düşünüyorum. Herkese nasib olmaz!
Aşk acısı olmasa en şahane şiirler, şarkılar yazılmamış, hayatınızın filmleri yapılmamış, unutamadığınız romanlar yazılmamış, Aşk-ı Memnu dizisi bile çekilmemiş olurdu. Eksik olurduk, bir nevi malul olurduk, delilik gibi gelse de hayatında hiç aşk acısı yaşamamış şanssız insanlar hanesinde olurduk.
Nasılsa geçer, dünya üzerindeki tek idolüm, modern çağın halk ozanı Sezen’imin dediği gibi Geçer geçer, daha öncekiler gibi, bu da geçer, neler neler geçmedi ki… Ona güvenin hangi şarkısında haksız çıkmış ki? Uzun sözün kısası aşk acısının reçetesi zamana bırakmaktır. Beynin kalple bağlarını kesen manasız saplantılardan kurtulmaktır. Tek bir kişiyle varolmuş ve varolacak değilsin bu dünyada. Yerini kimse dolduramaz sanırsın, doldurur. Kimse onun gibi olamaz sanırsın, bambaşka olur. Aynı mutluluk olmaz sanırsın, alası olur. Çünkü zaman geçtikçe, hayatının akışı değiştikçe, sen büyüdükçe; sevgiden, aştan, mutluluktan anlayışın da değişmiş olur. Yeni gelen o yeri doldurur, eskiyi getirip koysan sendeki o yeni yerde zaten bir hiç olur, kaybolur.
Telaşa yer yok, sabır, inanç ve hayal gücüne yer var. Yeni hikayeleri yazacağınız tertemiz sayfalar kaleminizi elinize almanızı bekliyor. ‘’Tam benim kalemim’’ diyeceğiniz, ruhunuza değen, kalbi gözlerine, gözleri de içinize işleyen insanlar versin hepinize Allah.
Unutmayın bulmak icin önce kaybetmek, yenisine baslamak icin de öncekini defnetmek gerek. Ölüm gerçekleşmeden diriliş olmayacaktır. Sizi geren, üzen tüm bağ ve bağlantılarınızdan kurtulun, toprağa gömün ve yeni filizleri bekleyin…