Şehirler, Seyahat Günlüğü

STRAZBURG VE COLMAR’DA GEZİLECEK YERLER:

Avrupa’nın masalsı Noel pazarlarını gezmek bana büyük keyif veriyor. Her yıl Kasım ayının son haftası başlayıp yeni yıla kadar süren bu renkli coşkuyu Noel’in Başkenti Denilen Strazburg ve Colmar’da da yaşamayı ne zamandır çok istiyor ve planlıyordum. Nihayet bu sene denk geldi, güzel bir gezi planladım ve unutulmaz anılarla döndüm. İyiki gittim dediğim yerlerden biri oldu.

Strazburg’daki otel odamızdan gar manzarası..

Aslında bu gezi hiç planda yoktu. Budapeşte’de yaşayan ablam ve yeğenim üç günlüğüne Barcelona gezisi planlamış ve annemle beni de oraya çağırmışlardı. Orada buluşmak ve gezmek güzel olur düşüncesiyle hemen aldık biletlerimizi. Sonra dedim ki madem oralara kadar gidiyoruz hemen dönmeyelim, programı uzatalım. Aklıma bir anda daha önceden hep planladığım ama bir türlü gidemediğim Strazburg, Colmar gezisini yürürlüğe koymak geldi. Hem de tam zamanıyken, yeni yıla yaklaşıyorken. Barcelona’dan Strazburg’a direkt uçuş olmadığını görünce en yakın havaalanının İsviçre’nin Basel kentinde olduğunu tespit ederek uçak biletlerimizi tek yön Barcelona – Basel olarak aldım. Dönüşte İstanbul’a Strazburg’dan dönmek mantıklı olacaktı fakat Strazburg’dan her gün direkt uçuş olmadığı için tatili uçuş olan güne bilet almak için iki gün daha uzatmış oldum. Böylece Basel’i gezmek ve orada kalmak için de ekstra iki günümüz oldu. Basel’den Strazburg’a trenle bir buçuk saatte ulaştık. Ertesi gün de günü birlik Colmar gezimiz oldu. Diğer yazılarımda sizlere hem Barcelona’yı hem de Basel’i tüm detaylarıyla anlattım. Onları da okuyabilirsiniz. Yazının ilerleyen kısmında Colmar’dan da bahsediyorum ve bolca fotoğraf paylaşıyorum..

Şimdi gelelim Strazburg’a..

Alsace bölgesinin başkenti Strazburg, masallardan çıkmış atmosferi, çiçeklerle kaplı ve Arnavut kaldırımlı meydanlarında yer alan orta çağ yapıları ve ahşap evleri ile Fransa’nın en çekici ve sofistike şehirlerinden biri. Özellikle de noel zamanı süslendiğinde masal gibi oluyor.

Strazburg, yürüyerek ya da bisikletle bir yada iki günde kolayca gezilebilecek, güzel korunmuş ve yaya dostu bir şehir. Ayrıca şehirdeki geniş ve gelişmiş tramway ağı gezmeyi daha da kolaylaştırıyor. 

Unesco listesindeki merkezi Grande-Île, Ill Nehri (L’ill Nehri Ren Nehri’nin bir kolu) ve Canal du Faux-Rempart tarafından çevrelenmiş Strazburg, Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu’nu da barındırıyor. “Avrupa’nın Başkenti” unvanına sahip Strazburg aynı zamanda büyük bir öğrenci kenti olarak Fransa’nın en önemli üniversitesinden biri olan Strazburg Üniversitesi’ne de ev sahipliği yapıyor. Şaraplık üzüm bağları ile de ünlü.

Bir sınır kenti olduğundan Alman ve Fransız kültürünün yoğun özelliklerini bir arada taşıyor. 

Tarihi ve kültürel olarak oldukça zengin; Gutenberg’in Rouget de Lisle’in, Hollandalı filozof Erasmus ve Alman yazar Goethe’nin kenti.

Notre Dame Katedrali, hemen arkasındaki Rohan Sarayı, biraz ilerisindeki Kleber Meydanı ve diğer görülecek yerlerin çoğu nehirle çevrili bir ada içinde bulunuyor. Bu adanın güneybatısındaysa Strasbourg’un en güzel ve ilginç semti olan Küçük Fransa (La Petite France) bulunuyor. Burası nehirlerin birleştiği, düzenlendiği, Rönesans döneminden kalma tarihi evler ve müzelerle dolu bir bölge.

Kalınacak Bölge: Le Petite France veya Strasbourg ana tren istasyonu ‘’Gare de Strasbourg’’ civarındaki otelleri tercih edebilirsiniz. 

GEZİLECEK YERLER SIRALAMASI:

‘’La Petite France’’

‘’Cathedrale Notre Dame de Strasbourg’’

‘’Palais Rohan’’

‘’Parc de l’Orangerie’’

‘’European Parliament’’

‘’Strasbourg le Barrage Vauban’’

‘’Musée Alsacien’’

‘’Ponts Couverts’’

‘’Place Kleber (Kleber Meydanı)’’

‘’Christmas Market’’

‘’Maison Kammerzell’’

‘’Musée Historique’’

‘’Strasbourg Museum of Modern and Contemporary Art’’

‘’Eglise Saint Thomas’’

‘’Musée Archeologique’’

Gezmeye Strasbourg’un en güzel yerlerinden biri olan La Petite France’tan – Arnavut kaldırımlı kapalı cadde Rue du Bain-aux-Plantes’tan başlamakta fayda var. Ren nehrinden uzanan kolların kanal halini aldığı bölgenin etrafında rengarenk Alsace evleri bulunuyor. Şehrin en eski binalarını da içinde bulunduran Petite France’ın dar sokaklarına bayılacaksınız. Bu sokaklarda renkli ve tatlı stantlardan oluşan bir noel pazarıyla da karşılaşıyorsunuz.

Ardından rotanızı kentteki en görkemli yapıların başında gelen Cathedrale Notre Dame de Strasbourg’a çevirebilirsiniz. Burası aynı zamanda Avrupa’nın da en etkileyici Gotik kiliselerinden biri. 1176-1439 yılları arasında inşa edilen ve Fransa’nın en yüksek katedral kulesi olan 142 metre kuleye sahip yapı, şehrin muhteşem manzarası için izleme platformuna da sahip. 

Gotik ve Romanesk tarzı mimari unsurları bünyesinde başarıyla harmanlayan dini yapının inşa süreci, 1015 yılında başlamış. 1439’da tamamlanan kudretli katedralin yapımının bu kadar uzun sürmesinde, bir yangın felaketi ve çeşitli taht çekişmeleri etkili olmuş. İnşasında kireç taşı kullanılan katedral, tüm bu etkenlere rağmen kullanıma açılmasını takip eden 227 yıl boyunca dünyanın en yüksek yapısı unvanını elinde tutmuş. Strazburg Katedrali’nin en dikkat çekici kısımlarını 12. ila 14. yüzyıllar arasında eklenen vitray camlar oluşturuyor. İçeride bir astronomik saate de bulunuyor. 12.30’a denk gelirseniz saatin çalmasıyla birlikte harekete geçen figürleri izleyebilirsiniz. Ayrıca kuzey kulesinin üst kısmındaki seyir terasına çıktığınızda manzara enfes görünüyor.

Katedralin hemen yanı başındaki Rohan Sarayı’na gelince: İlk bakışta Versay’ın küçük bir kopyasını andıran Palais Rohan, 1720’li yıllarda Robert de Cotte’nin tasarımlarına bağlı kalınarak inşa edilmiş. Barok tarzdaki saray, yapım aşamasında planlandığı gibi Strazburg’un prens-piskoposu Armand Gaston de Rohan-Soubise tarafından ikametgâh olarak kullanılmış. Ancak 1732’de başlayan bu süreç Fransız Devrimi nedeniyle 1742 yılında sonlanmış. Rohan Hanedanı’na ait gösterişli konut, günümüzde ise birbirinden değerli koleksiyonlara sahip üç önemli müzeye ev sahipliği yapıyor.

Quartier Europeen’e geçip Orangerie Parkı’nın huzur dolu ortamında gezinebilirsiniz. Kentin en eski parkı, 19. yüzyılın başlarında İmparatoriçe Josephine onuruna kurulmuş. Bu yeşil alan adını 140 portakal ağacından alıyor. Bu ağaçlar, devrim esnasında Chateau de Bouxwiller’den sökülerek buraya dikilmiş. Ancak şuan sadece üç tanesi kalmış.

17. yüzyıl mühendisliği ile inşa edilen ‘’Le Barrage Vauban’’ şehrin manzarasını izleyebileceğiniz en iyi yerlerden birisi. Kentin savunması için inşa edilen bu baraj ismini Fransız ordusunda görev yapan askeri mühendis Sebastien Le Prestre de Vuban’dan almış. Bu yapı şehre yapılacak bir kuşatmada güneyden gelen düşmanları püskürtmek üzere inşa edilmiş. Düşmanı su püskürterek saf dışı etmek isteyen Strazburg bu hamlesi ile oldukça başarılı olmuş. Nehir üzerindeki kapaklar kapatılarak bölgeye su bastırma yöntemiyle düşman püskürtüldüğü için de yapıya baraj adı verilmiş. 

Strasbourg le Barrage Vauban’da bulunan pembe renkli kireç taşlar Vosges Dağlarından getirilmiş.

Vauban Barajının terasına çıktığınızda; La Petite France’a ek olarak Ponts Couverts üzerindeki 4 savunma kulesini ve Aziz Thomas Kilisesi ile Strazburg Katedrali’ni bir arada görebiliyorsunuz. Şu an köprü olarak kullanılan üç katlı yapının ister üstü açık teras kısmından ister kapalı tünel kısmından karşıya geçebiliyorsunuz.

Petite France’a giden yol üzerinde bulunan Ponts Couverts, Ill Nehri’ne bağlı kanalların üzerinde yer alan 3 köprüden ve 4 kuleden oluşan bir savunma sistemi.

Orta Çağ’da kenti çevreleyen surlardan günümüze ulaşan en önemli parça konumundaki yapı grubu, 13. yüzyılda inşa edilmiş. Eski zamanlarda her bir köprünün üzeri çatıyla kaplıymış.

Zaten isimlerini de düşman saldırılarına karşı daha güçlü olmaları için tasarımlarına eklenen bu çatılardan alıyorlar. Gerçi şimdilerde yalnızca Vauban Barajı olarak anılan köprü orijinal görünümünü koruyor.

Ponts Couverts, 1784 yılında çatıları kaldırılıp görünümleri sıradanlaşmış olmasına rağmen tarihi önemi nedeniyle yoğun ilgi görmeye devam ediyor.

Strazburg’un en büyük ve merkez meydanı olan Place Kleber günün her saatinde hareketli, sosyal ve alışveriş olanaklarıyla dolu. Fransa’nın meşhur department store zinciri Galerie Lafayette mağazası da bu meydanda bulunuyor. 

Adını Strazburg doğumlu Jean-Baptiste Kleber’den alıyor. Ülke tarihinde önemli bir yere sahip olan generalin heykeli de bu meydanda bulunuyor. Alanın kuzeyinde ise Jacques-Francois Blondel’in imzasını taşıyan tarihi ve etkileyici bina: Aubette bulunuyor.

Kammerzell Evi, Strazburg’un en ünlü binalarından biridir ve daha önce Kutsal Roma İmparatorluğu’na ait olan bölgelerde geç Gotik mimarisinde en süslü ve iyi korunmuş ortaçağ sivil konut binalarından biridir. Şuan restoran olarak kullanılıyor. Bu binayı da Katedral Meydanı’nda görebilirsiniz.

‘’Noel Pazarları’’

Strasbourg boşuna kendine “Noel’in Başkenti” demiyor; resmen şehrin dört bir yanında Avrupa’nın en tatlı en güzel ve masalsı noel pazarları kuruluyor.

Adeta bir festival havası yaşatan Strazburg’un dünyaca ünlü Noel pazarının kökenleri 1570 yılına kadar uzanıyor. O zamanlar Christkindelsmärik, yani “Bebek İsa’nın Pazarı” adıyla anılan Christmas Market bünyesinde yaklaşık 300 tezgâh kuruluyor.

En büyükleri ise Place Kléber, Place du Temple Neuf, Place Broglie, Place de la Cathédrale, Place du Marché-aux-Poissons ve Palais des Rohan’dakiler. 

Place Kléber’de kurulan pazar şehrin ana pazarı niteliğinde. Bu meydana Strasbourgluların çok gurur duyduğu dev yılbaşı ağacı dikiliyor. Her akşam 17:00’de ağacın ışıkları yakıldığında Noel büyüsünü de etrafa saçılmış oluyor. Place Gutenberg ise her sene bir konuk ülkeye tahsis ediliyor.

Kasım sonunda kentin sokaklarını süsleyen pazar aracılığıyla el yapımı ürünlere sahip olmak isterseniz, Katedral ve Broglie meydanlarındaki tezgâhlara, lezzetli yiyeceklerin tadına bakmak içinse Place du Marché-aux-poissons’a yönelebilirsiniz.

Bir zamanlar kuyumcuların yaşadığı Rue du Chaudron, Rue du Sanglier, Rue des Orfèvres ve Rue du Temple Neuf sokaklarından oluşan Carré d’Or (Altın Kare) bölgesi de Noel zamanı mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Katedral bölgesi ile Kleber meydanını bağlıyor. Tüm bu sokakların ve buradaki mağazaların baştan başa başta, sonu gelmeyecek gibi görünen ışıklandırmalarla ışıl ışıl parlıyor.

burHanssen & Greten Dükkanı da çok tatlı burayı da mutlaka görün

Restoranlar:

Strazburg’un meşhur sokağı; Rue de Maroquin üzerinde yan yana dizilmiş oldukça ünlü üç restaurant var: Le Gruber, Le Tire-Bouchon ve Au Vieux Strasbourg. Bu restoranların dış cepheleri öyle güzel süslenmiş ki fotoğraf ve videolarını çekmeden geçemiyorsunuz. 

Özellikle kocaman ayıcıklarla süslenmiş 16. yy dan kalma tarihi bir binada hizmet veren Le Tire-Bouchon (Tirbüşon anlamına geliyor) aralarında en ikonik yer.

Au Vieux Strasbourg

La Maison de la Choucroute – Maison des Tanneurs

La Baeckeoffe d’Alsace

Winstub Meiselocker

Au Brasseur

Le Gruber

Restaurant L’Ancienne Douane

Winstub le Pfifferbriader

Strazburg’un meşhur bir lezzeti olan İtalyan pizzasından farklı olarak Fransız kreması, soğan, peynir ve pastırmayla  hazırlanan Tarte flambee’yi deneyebilirsiniz.

La Binchstub: Binchstub Broglie ve Binchstub Gayot olmak üzere iki farklı şubesi var. Menülerine tarte flambée ağırlığını koyuyor.

Kahve & Çay

Bloom

Salon de Thé Grand’Rue

Pastane & Fırın

Patisserie Naegel

Patisserie Christian Meyer

Patisserie Suzanne

Pains Westermann

Strasburg için Yol tarifi (Basel’den):

Basel Havaalanından (Fransa çıkış yönünde), soldan çıktığınızda  “Distribus Navette” yazılı otobüs durağını bulun. Bunlardan 11 numaralı otobüse binin. Otobüsler, 15 dk’lık kalkış zamanı ile sizi 2.5 € karşılığında 6-8 dk içinde St-Louis (Haut Rhin) tren garına götürecektir (hafta içi : saat 05.20 – 23.35, hafta sonu : saat 05.50 – 22.35 arası).

Saint-Louis tren garından dilediğiniz yöne tren bulabilirsiniz. Tek yön 10 /~25 € ile Strasburg’a gidebilirsiniz. 

Yada havaalanından kuzey doğu yönlü ~ 600 m. yürüme ile yakındaki “St-Louis La-Chaussée” tren istasyonuna varıp, buradan trenle Strasburg’ a gidin!

Biz önce Basel’de 2 gece konaklayıp daha sonra Basel Bahnhof’tan trenle 1,5 saatlik bir yolculukla Strazburg’a ulaştık. Otelimiz tren garının hemen karşısında yer alan Arok Hotel idi. Yürüyerek otelimize geçtik. Ertesi gün de günü birlik Colmar gezisi planlamıştık. Trenle yarım saat süren bir yolculukla Colmar’a ulaşılıyor. Tren garına yakın olmamız hem çok sık tren kullandığımız için hem de gar şehir merkezine yürüme mesafesinde olduğu için avantajlı oldu. Dönüşte Strazburg havaalanına da yine trenle gittik. Gardan havaalanına direkt tren seferi bulunuyor. Siz de bolca tren kullanmayı planlıyorsanız Arok otel yada garın çevresindeki otelleri tercih edebilirsiniz.

Ulaşım

Strasbourg ana tren istasyonu ‘’Gare de Strasbourg’’ şehir merkezine çok yakındır. 

Strasbourg’dan, Offenburg’a ve Almanya’da Karlsruhe’ye, Metz, Paris ve Basel’e doğru hareket ediyor. 

Basel Havaalanı, sık tren servisi ile Gare de Strasbourg’a bağlanıyor. 

Strazburg’da şehir içi ulaşım, 55,8 km’lik toplam 6 hattan oluşan fütürist görünümlü Strasbourg tramvayı ile sağlanıyor. 

Kentte ayrıca Canal du Rhône au Ren, Canal de la Marne au Rhin ve Grand Canal d’Alsace halen kullanılıyor ve her yıl yüz binlerce turisti kendine çekiyor. Şu anda tarihi şehir merkezi bu aktif ulaşım türlerini rahat, güvenli ve keyifli hale getirerek yürüyüş ve bisiklete binmeyi sağlayan bir yaya bölgesi haline getirildi.

Burası da Strazburg’da Yılbaşı Kurabiyelerimi aldığım yer. Nefisti.

Şimdi Colmar’a geçiyoruz..

Colmar’a tren yolculuğumuz..

COLMAR GEZİLECEK YERLER:

Fransa’nın Alsas Bölgesi’nde yer alan ve tren seferleri aracılığıyla Strazburg’dan yaklaşık 30 dakikada ulaşabileceğiniz masal kent Colmar tarihi dokusu, sevimli evleri, binaları, şahane noel süslemeleri, noel pazarları ile dikkat çekiyor.

Vosges Dağları’nın eteğine kurulu Colmar, aslında her yönden Strazburg’un küçük bir kopyası gibi.. Örneğin Petite France’ın yerini burada ‘’Quartier de la Krutenau’’ ya da popüler adıyla Küçük Venedik alıyor. Ren Nehri ve kanallarının çevrelediği eşsiz ortamda hem damak zevkine uygun birçok yiyecek ve hediyelik eşya dükkanı bulunuyor.

Colmar sanılanın aksine küçük bir şehir. Eğer iyi bir planlama yaparsanız 3-4 saatte merkezi kolaylıkla gezebilirsiniz. Çünkü her yer birbirine yürüyüş mesafesinde. Burada konaklamak yerine günü birlik gezmeye gelip esas kalış yerinizi Strazburg olarak planlayabilirsiniz. Çünkü Strazburg’da gezecek görecek çok daha fazla yer var ve sıkılmazsınız. 

Kalınacak Bölge: Petite Venice

Gezilecek Yerler: 

‘’Kafalar Evi (La Maison des Tetes)’’ ve ‘’Pfister Evi (Maison Pfister)’’  görülmesi gerekeniki harika yapı. Eğer müze gezmeyi seviyorsanız ‘’Unterlinden Müzesi’’, ‘’Oyuncak Müzesi’’ ve ‘’Bartholdi Müzesi’’ gezilebilir.

‘’Le Petite Venise (Küçük Venedik)’’ Colmar’ın en fotojenik noktası. Eski Şehir bölgesinin rengarenk evleri ile çevrili olan Le Petite Venise’de bolca fotoğraf çekebilirsiniz. Aynı şekilde Quartier des Tanneurs ve Quai de la Poissonnerie civarında dolaşırken de harika manzaralar yakalayabilirsiniz.

‘’Marche Couvert (Büyük Pazar)’’ taze meyve, sebze, şarküteri ürünleri ve birbirinden lezzetli Fransız ekmekleriyle fazlasıyla davetkar. Le Petite Venise’in yanı başında yer alan tarihi pazardan alışverişinizi yapıp nehir kenarında kendinize kahvaltı hazırlayabilirsiniz.

Colmar’a gelmişken ‘’Ren nehrinde tekne turu’’ na çıkmadan olmaz. Her gün 10.00-18.00 saatleri arasında düzenlenen tekne turları için Saint Pierre köprüsüne ulaşmanız yeterli. 30 dakika süren tekne turunun ücreti kişi başı 6 euro.

Ne Yemeli?

Colmar’ın en meşhur lezzeti Kukelhopf keki, üstünde toz şeker, üzüm, badem bulunan sıradan bir kek gibi görünse de herkesin bayılarak yediği bir lezzet. 

İtalyan pizzasından farklı olarak Fransız kreması, soğan, peynir ve pastırmayla  hazırlanan Tarte flambee, tercih edebileceğiniz yemekler arasında bulunuyor. 

Gelmişken Göreülecek Diğer Yerler:

Colmar’ın ilgi çeken köylerinden ‘’Riquewihr’’

Alsace bölgesinin üzüm bağları ile çevrili, çiçekli balkonları, kendine has sıra sıra dükkanları, araba girmeyen parke döşeli yolları, 2. Dünya savaşından bir şekilde yara almadan kurtulmuş binaları ve şirin kafeleri ile ünlü; içinde şehrin hikayesini belgeleri ile günümüze taşıyan Dolder Müzesi’nin de yer aldığı kulesi ile Grimm masallarını aratmayan Riquewihr. Alsace bölgesinin en fazla ziyaret edilen köyü olan Riquewhir, yaklaşık 1100 kişilik nüfusu ve etrafını saran üzüm bağları ile bölgenin incisi konumunda. 

Her sene Eylül ayı ortalarından itibaren başlayan Bağbozumu festivallerinin cazibesini arttırdığı Riquewhir, tipik Alman mimarisi yarı ahşap pastel tonlu ve çiçekler ile süslenmiş evleri, şehrin giriş kapısından yukarı doğru hafif meyilli giden bir Arnavut kaldırımlı ana caddenin (Grand Rue) etrafını süslüyor. 

‘’Baden Baden’’

Dostoyevski’nin Kumarbaz isimli romanının geçtiği Baden-Baden eşsiz doğası, tarihi yapısı ve mimarisiyle hoş bir şehir.

Ve tabiki Colmar’ı en iyi fotoğraflar anlatır. Tüm bu güzellikleri yürüyerek 2 – 3 saatte keşfedebiliyor olmanız da harika.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir