Hayata dair...

İstanbul Kırmızısı’na İtafen…

Hayatımız film gibi, ne olacağını bilmeden gelişine yaşıyor olmamız ne heyecan verici… Altına yönetmen koltuğu serilen güvendiğimiz insanlar, baş rollerle taçlandırdığımız sevdiklerimiz ve yan rollerdeki yabancılar… Bazen hepsinin yeri birbiriyle karışır bunu bile önceden kestiremeyiz. Figüran sandığımız gelir baş tacı olur, baş rolde bildiğiniz dış kapının dış mandalı rolüne getirilir. Yönetmenler sık sık değişir, onların bakış açılarına göre aynı senaryo türlü şekillerde evrilir çevrilir. Bazı filmler vardır son ana kadar insanı ne olacak diye ayakta tutar. Aheste bir işleyişin içinde yürek hızlandıran bir bekleyiş vardır. Bazen sonu geldiğinde vay canına dedirtir, bazen de ee ne oldu şimdi diye kafayı yedirtir. Hayat da aynı böyle değil midir? Karmaşık hayatları anca dizilerde tanımış, hayal kurmayı her romanın yarısında bırakmış, gerçek hayata çok geç atılmış, sahip olunacak her türlü varlığa çoktan ulaşmış biri için başka, mücadelenin tam içine doğmuş, karakteri zorluklarla boğulmuş, belki çevresindekilerle çok boğuşmuş biri için başkadır. Aynı perdede oynayan o filmin yorumu herkesin aldığı kadardır. Mühim olan tek şey bu hayattan ne aldığın ve geriye ne bırakacağındır. Yaşarken bunu planlayabilen bir yönetmen olmak hayatınızın filmine gerçek bir oscar kazandıracaktır.

Dışardan bakıldığında namı, şöhreti ve sahip olduklarına kıyasla ölmek için hiç bir sebebi olmayan, dert sahibi olmak gibi bir lüksü yoktur sanılan ama ruhuna giydiği ateşten gömlekle alev alev yanan, yaşadığı şehri cürümüyle beraber kırmızıya bulayan bir yönetmen de olabilir, vasat, namsız ama mutlu hayatında bir Tarantino da olabilir insan. Hiçbir şey dışardan göründüğü gibi değildir. O beyaz perdeler arkasında neler gizlidir bunu ancak hikayenin sahibi bilir.

Ölmeye karar veren bir film yönetmeni giderken ardından hayatının romanını yazdırmak için elindeki kurgusal ama gerçek hikayeyi sevdiği ve güvendiği bir yazara teslim eder. Bu teslim ediş yaşamayı unutmuş, yazmayı bırakmış bir yazara hem can hem de yeniden heyecan verecektir. Biri ölümün karanlığına doğru süzülürken diğeri Boğazın serin sularına atlarcasına yaşama dirilecektir.  Sevdiği ama bu dünyada kavuşamadığı yasak aşkının da arkasından geleceğini o romana eklemeyi unutmamıştır. Bu ön görüsü kadar yüksek kavuşma inancı ona yaşarken sevdiğinin intiharını yazdırmıştır.

Ferzan Özpetek kalbimdeki oscar senin! Tebrik ederim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir