Tatilinizde lüks ve şaşa arıyorsanız Tayland sizi tatmin etmez ama farklı ve kendine özgü bir kültürü yakından tanımak, tarih ile iç içe olmak, moderni ve eskiyi tüm eşitliğiyle bir arada görmek, dağarcığınıza çok yeni bilgiler eklemek ilginizi çekiyorsa Bangkok hayatınızda bir kere de olsa mutlaka görmeniz gereken bir şehir. Bangkok’a kadar gelmişken Phuket Adası’nı da gezinize dahil ederseniz Tayland’ın tropik adalarının güzelliğini de keşfetmiş olursunuz. Biz üç gece Bangkok, üç gece Phuket’te konaklayacak şeklinde bir gezi ayarladık kendimize. İnanılmaz keyifliydi. Tüm detayları size anlatmaya çalışacağım. Eğer Uzakdoğu’nun bu mistik ve değişik destinasyonlarına gitmeyi planlıyorsanız vereceğim bilgilerle işinizi çok kolaylaştıracağıma eminim.
Tayland hakkında genel bilgiler vererek başlayalım: Resmi adıyla Tayland Krallığı eski adıyla Siyam, Hindiçin yarımadasının ortasında bulunan bir Güneydoğu Asya ülkesidir. Başkenti Bangkok, para birimi Baht’tır. 100 Baht 19 TL yani yaklaşık beşe bölerek yada 0,19 ile çarparak TL karşılığını hesaplayabilirsiniz. Resmi dil Tayca, resmi din Budizm’dir. Budizmi size her yerde hissettirse de ciddi bir müslüman nüfusu da bulunur. Özellikle Phuket Adası müslüman ülkesi Endonezya’ya yakın olduğu için adada yoğun bir müslüman nüfusu bulunuyor. Az bir hristiyan nüfus da var. Halkın yaklaşık yüzde 90’ı Budist, yaklaşık yüzde 10’u müslüman, yüzde 1’den azı da hristiyandır.
Tayland’ın başkenti Bangkok altın kaplamalı Budist tapınakları, yüzen marketleri, sıra dışı sokak lezzetleri, delicesine kalabalığı, masajları ve 7/24 yaşayan enerjisiyle ön plana çıkıyor. Dünyanın Bangkok olarak bildiği bu meşhur Asya kentinin orijinal ismi 11 kelime ve 168 harften oluşuyor. Tabi kimse ezberleyemediği için kısaltılıyor.
Resmi evraklarda ‘’Krungthep Mahanakhon’’ ismi kullanılan Bangkok’un tam ismi Türkçe yazıyla: “Krungthep Mahanakhon Amonrattanakosin MahintharaAyuthayaMahadilok PhopNoppharat RatchathaniBurirom Udomratchanivet Mahasathan AmonPiman AvatanSathit Sakkathattiya VitsanukamPrasit” şeklinde okunuyor. Hatta Bangkok’da bu şehrin bu orijinal ve uzun ismini şarkı gibi söyleyenler de var.
Bangkok’a İstanbul’dan direkt uçuşla dokuz buçuk saatte ulaşılıyor.
İnanılmaz nemli ve sıcak bir havaya sahip. Kasım – Nisan arası dönem Tayland’a gelmek için en ideal zaman. Diğer aylarda yoğun muson yağmurlarına denk gelebilirsiniz. Ama şunu söylemeliyim ki hangi ay giderseniz gidin kışlık kıyafetlerinizi evde bırakıp gideceğiniz bir şehir.
Monarşiyle yönetiliyor. Kral sembolik olarak ülkenin lideri. Tayland krallığı dünyanın en zengin krallığı. Tayland kralı da dünyanın en zengin insanı fakat halkına sosyal güvence bile sağlamıyor. Tabiri caizse herkes başının çaresine bakıyor; halk fakir, krallık zengin. Buna rağmen krallarına asla laf söyletmiyorlar, bu konuda çok hassaslar.
1946 yılında 18 yaşında tahta çıkan Kral Bhumibol halk tarafından çok sevildi, çok güzel işler yaptı ve ülkenin istikrarı için önemli bir figür olarak kabul ediliyordu. Ayrıca 88 yaşında vefat eden Bhumibol, dünyanın en uzun süre tahtta kalan kralı olarak tanınıyor (70 sene tahtta kalmış). Ülkede yalnızca Taylandlılar değil turistlerin de kral Bhumibol’a hakaret etmesi yasaktı. Kral Bhumibol hayatını kaybedince 63 yaşındaki tek erkek evladı Veliaht Prens Maha Vajiralongkorn tahta çıktı ve yeni kral oldu.
Tayland’ın yüzde 70’i kadın. Travestiler çok fazla ve halk tarafından da kadın olarak kabul görmüş durumdalar. İsimleri ‘’Lady boy’’ olarak geçiyor. Aslında erkek olarak dünyaya gelmişler fakat sonradan kendilerine kadın görünümü vermişler. O kadar da güzeller ki gerçekten ayırt edemiyorsunuz. Hatta buna itafen bir söz var: ‘’Dünyanın en güzel kadınları Tayland erkekleridir’’ diye… Kadın olarak doğmuş fakat dış görünüşünü tıpkı bir erkeğe benzetmeyi seçenlere de ‘’Tom’’ adı veriliyor. Lady boy denen insanların oranı yüzde 15. (Bu kadar çok olmasının sebeplerinden biri soyanın yüksek östrojen içeriyor olması ve Tay’ların soyayı fazlaca tüketiyor olması olabilir.)
Tayca çok melodik bir dil. Selamlamaları bile şarkı söyler gibi. İki elinizi çenenizin altında birleştirerek kadınsanız ‘’Sawad di ka’’, erkekseniz ‘’Sawad di krap’’ diyerek merhaba diyorsunuz. Mesela sawad di ka derken ka’yı ne kadar uzatırsanız o kadar tatlı ve kibar olursunuz. Son heceleri uzatarak konuşuyorlar.
Taylandlılar lükse, dış görüntüye önem vermez ama işlevsellik konusunda çok başarılılardır. Çok nemli ve sıcak bir şehir olduğundan rutubet boya badananın dayanmasına izin vermez, binaların dış cephelerine özen göstermez, boyasını yenilemezler. Elektrik kabloları açıktadır. Anlayacağınız heryer eski ve izbe görünür ama işlevsellik hat safhadadır. Elektrikler hiç kesilmez, internet son derece hızlı çalışır, delicesine yağmur yağar ama mazgallar o kadar iyi çalışır ki sokaklarda asla su birikmez. Görseniz o mazgalları bir şeye benzetemezsiniz ama inanılmayacak bir işleve sahiptirler. Sokaklar ve kapalı ortamlar bizim alışkın olmadığımız ağır yemek kokularıyla kaplıdır, pis zannedersiniz ama hem sokaklar hem sokaklardaki yemek tezgahları hem de girdiğiniz kapalı ortamlar aslında tertemizdir. Yerlerde tek bir sigara izmariti dahi göremezsiniz. Taylandlılar gösterişi de sevmezler iyi bir araba alıyorlarsa sadece kendilerini mutlu etmek için, güzel kıyafetleri de sadece kendileri için alırlar, yani ne yaparlarsa sadece kendileri için yaparlar etrafa göstermek için yapmazlar. Kimin zengin kimin fakir olduğunu anlamak bile zordur.
Asya’nın meyve bahçesi derler Tayland’a. Tarım burada çok iyi, toprağı çok zengin. O yüzden geldiğinizde bol bol meyve yiyin. Özellikle ananasın en lezzetli olduğu ülke burası. Sokaklarda satılan ananas, hindistan cevizi, mango gibi tropik meyvelerden yiyin yada bu meyvelerle hazırladıkları serinletici frozenlardan için. Biz o kadar çok sevdik ki dönerken manavdan biraz meyve alıp manavda satılan bir sepete koydurduk ve uçakta kabin bagajı olarak rahatlıkla Türkiye’ye getirdik. Siz de uçağa meyve alabilirsiniz.
Tapınaklarda müthiş bir işçilik vardır. Filler kutsal hayvanlar olarak görülür.
Tay insanları çok iyi, güler yüzlü, kibar, sakin ve huzurlu, kavga gürültü şamata bilmiyorlar, konukseverlikleri ve yardımseverlikleriyle insanı her yerde rahat ettiriyor ve sıcaklıklarını geçiriyorlar, çok seveceğinize eminim. Darısı İstanbulluların başına diyorum.
Tayland’da hırsızlık ve dilencilik neredeyse hiç yok. Güvenli bir ülke.
Tay insanlarının kamu kuruluşları, banka vb yerlerde sıra bekleme sistemi de çok enteresan. Sıraya terliklerini koyuyorlar kendileri geçip bir yere oturuyorlar, dışarı çıkıp hava alıyorlar rahat insanlar anlayacağınız.
Bir de Tay insanları güneşte yanmayı hiç sevmiyor. Bronzlaşmamak için örtünüyorlar. O sıcak havada sokaklarda uzun kollu kıyafetlerle gezenleri görürseniz sebebi bu. Beyaz tenli olmak gibi bir çabaları var o yüzden tüm kozmetik marketlerde çok fazla çeşitte whitening (cildi beyazlaştırıcı) ürünleri satılıyor.
Bangkok’a gelince kendi içinde bir düzene sahip olan alabildiğine karmaşık bir şehir. Kafanız karıştı değil mi? Evet Bangkok’da dolaşmaya başladığınız ilk anda işte tam da bu karmaşayı yaşıyorsunuz. Sonra alıştıkça 7/24 yaşayan bu şehrin tıkır tıkır işleyen bir düzene sahip olduğunu anlıyorsunuz.
Aslında ucuz bir şehir Bangkok -ki önceden dolar bu kadar fırlayıp da bizim paramız bu kadar değer kaybetmeden önce bize göre çok daha da ucuzmuş. Bu nedenle sürekli hesap kitap yapmanıza gerek kalmıyor bununla beraber özellikle taksilerle, tuctuc denen motorlu triportör tipi taksilerle her yerde pazarlık etmeniz gerekiyor. Örneğin taksiye binmeden önce taksiciyle taksimetreyi açması konusunda anlaşmadıysanız sizden beş kat fazlasını ödemenizi isteyebilir. Hep bir pazarlık derdi var o yüzden ben bu sorunu kökten halletmek adına telefonuma ‘’Grab’’ uygulamasını indirdim. Grab; Asya’da yaygın olan uber tarzı özel taksi uygulaması, gayet rahat ve güvenilir. Kullanmanızı öneririm. Kapınızdan alıp gideceğiniz adrese götürüyor, ödeyeceğiniz fiyatı önceden biliyorsunuz, kredi kartı bilgisi vermeniz gerekmiyor, inerken nakit ödeyebiliyorsunuz ve en önemlisi çoğu İngilizce bilmeyen taksi şoförleriyle anlaşma zorluğu çekmiyorsunuz.
Tayland genelinde elektronik sigara yasaklanmış. Bazıları içine esrar koyup içtikleri için. O yüzden eğer elektronik sigara kullanıyorsanız sokaklarda çok dikkatli olun.
Bangkok Nasıl Gezilir?
İşin en önemli kısmına geldik, böylesine karmaşık, kalabalık ve görülecek çok fazla yere sahip olan bir şehir nasıl gezilir?
Şimdi size bu şehri nasıl gezeceğinizi adım adım ve öyle pratik şekilde anlatacağım ki daha gitmeden konuya vakıf olacaksınız. İşinizi kolaylaştıracağıma eminim.
Etrafı kanallarla çevrili bir şehri sudan gezmek gerek. O yüzden nehir üzerinde bir tekne turuna çıkmak şart.
Önce altın kıraldan bahsedelim tapınaklara girerken mutlaka ayakları, bacakları ve kolları kapatacak kıyafetler giyilmesi gerekiyor. İçini gösteren, omuzu açık kıyafetlerle ziyarete izin verilmiyor. Uygun kıyafeti olmayanlar girişte bulunan kıyafet bölümünden 200 Baht karşılığında kıyafet kiralayabiliyor. Kiralanan kıyafetleri aldığınızın biraz daha aşağısına geri verebiliyorsunuz. Tapınaklara girerken ayakkabılar çıkartılıyor.
Bangkok Uzak Doğu’nun en güzel ve turistik açıdan en ilgi çeken şehirlerinden biri. Bu şehri gezmeye Tay mimarisini ve kültürünü en açık ve göz dolduran haliyle görebileceğiniz Büyük Saray (Grand Palace) ile başlamalısınız. Büyük Saray kompleksinin içinde yer alan Zümrüt Buda Heykeli (Wat Phra Kaew) Thai kültüründe kutsal sayılıyor, fotoğrafını çekmek yasak ama görmekte fayda var. Büyük Saray’dan çıktığınızda sahilden limana doğru yürürken biraz ileride Yatan Buda Tapınağı (Wat Pho) sizi karşılıyor, bu tapınağın içindeki altın kaplama dev buda heykelini de görüp fotoğraflamalısınız. Tapınakta geziniz bittikten sonra tapınağın biraz ilerisindeki limandan bineceğiniz tekneyle Chao Phraya Nehri (Chao Phraya River) üzerinde karşı kıyıya geçerseniz Bangkok’un simgesi ve en önemli yapılarından biri olan Şafak Tapınağı’na (Wat Arun) ulaşabilirsiniz. Böylece yarım günde Bangkok’un en önemli dört yapısını görmüş, kenti ikiye bölen nehir üzerinde de kısa bir gezi yapmış olursunuz. Buraları bitirdikten sonra şehrin önemli çekim merkezlerinden Çin Mahallesi’ni (Chinatown) gezmenizi öneririm. Renkli, kalabalık, dar sokakları, sokakta pişen yemekleri, Çin’den gelen ürünlerin satıldığı dükkanlarıyla oldukça egzotik bir yer. Çin Mahallesi’ne gelmişken de yapımında beş buçuk ton saf altın kullanılmış olan dünyanın en büyük Altın Buda Heykeline ev sahipliği eden Altın Buda Tapınağı’nı (Wat Tramit) da görmelisiniz. Çin Mahallesi’nin de içinde bulunduğu Khaosan Road Tayland’ın en önemli caddesi. Buraya özellikle akşam giderseniz, Tay mutfağının en eşsiz lezzetlerine oldukça cüzi fiyatlara ulaşabilirsiniz.
Tabiki Bangkok’un olmazsa olmazı Yüzen Pazarları’dır. Yüzen çarşılar bizim bildiğimiz pazarlardan çok farklı. İnsan etkileniyor. Şehri çevreleyen kanalların üzerinde kanolarda insanlar satış yapıyor. Yemekler, meyveler, sebzeler, hediyelik eşyalar.. Bu çok önemli turistik bir etkinlik halini almış durumda. Doğası çok güzel ama nehir biraz pis. Bu kısımda yaşayan ve pazar açan insanlar her türlü temizliklerini bu pek de temiz olman nehirde yapıyor ve bulaşıkları da bu suda yıkıyorlar. O yüzden yiyecek alırken paketlilerden alın derim.
Şehir içinde birkaç yüzen çarşı bulunuyor ama en güzeli şehrin 100 km kadar uzağında bulunan Damnoen Yüzen Pazarı’dır. Buraya sabah erken saatlerde gitmek gerekiyor çünkü öğlene kadar açık. Bu bölgeye kadar gelmişken dönüşte de hemen yakınında bulunan Maeklong Tren Pazarı’na ve oradan da ‘’Damnoen Fil Çiftliği’’ne gitmenizi öneririm. Pazarın içinden geçen tren Maeklong Tren Pazarı’nın esprisi. Günün belli saatlerinde tren tam pazarın içinden geçiyor. O sırada pazarcılar ürünlerini topluyor ve tren geçtikten sonra tekrar yerlerine diziyorlar. Biz trenin sabah 09:00’da geçeceğini duyduk ve ilk olarak Tren pazarına gittik, tren geçerken bir kaç fotoğraf ve video çektikten sonra Damnoen Yüzen Pazarı’na geçtik. Yüzen pazarda ekstra ücret ödeyerek nehrin üzerinde yarım saatlik bir kano gezisi yaptık. 2 kişilik kano için toplam 700 Baht verdik. Gerçekten çok güzeldi, çok keyif aldık.
Burada bir kahve içme molamız da oldu sonra yola koyulduk ve on dakika sonra fil çiftliğine vardık. Orada da ekstra ücret ödeyerek (2 kişi toplam 1000 Baht) hindistan cevizi ağaçlarıyla dolu tropikal ormanda fil safarisi yaptık. Önce yapalım mı yapmayalım mı acaba sarsar mı gerek var mı derken yerel tur rehberimiz Nok’un bir sözüyle yapmaya karar verdik: ‘’Buradaki insanlara yardım olarak düşün, bu insanlar yoksullar ve bu onların geçim kaynağı, ayrıca fillerle gezmek çok keyiflidir’’ dedi ve bir saniye daha düşünmeden tamam dedik. İyi ki de bu safariyi yapmışız gerçekten ama gerçekten çok güzeldi. Yapmasaymışız Bangkok gezimizde eksik kalırmış.
Bu turu İstanbul’da internet üzerinden satın aldım. Turun içinde yüzen pazar, tren pazarı ve fil çiftliği turu vardı. Tur bizi otelimizden aldı ve otelimize geri bıraktı. Kişi başı 25 dolar gibi bir fiyata geldi bu tur bize. Bence oldukça makuldü. Çünkü hem üç tane noktaya gittik hem de yolumuz çok uzundu. Siz de gitmek isterseniz turun adı bu: ‘’Damnoen Saduak Floating Market & Maeklong Train Market Tour’’ Tur başlangıçları genellikle 07.00 civarında olup turlar genellikle sizi otelinizden alıyorlar. Öğlen 14:00 civarında dönmüş oluyorsunuz.
Bangkok’ta akşamları yapılacak yegane aktivite gece pazarlarını gezmektir. Bir kaç meşhur gece pazarı var bunlardan biri daha çok ünlü markaların taklitlerinin satıldığı Patpong Gece Pazarı biri nehir kıyısında yer alan AsiaTique Gece Pazarı ve bir diğeri de renkli tenteleriyle akşamları tepeden harika bir görüntü veren Ratchada Night Market. 2017’de Natgeo Dergisi tarafından dünyanın en ünlü gece pazarı seçilmiş. Buraya da mutlaka gidin.
Bangkok’un modern yüzünü görebileceğiniz yer; caddeleri, gökdelenleri, lüks otel ve alışveriş merkezleriyle Siam Meydanı’dır. Modernliğinin yanı sıra sokak tezgahlarını burada da görmek mümkün. Bangkok gece hayatının batı tarzında yaşandığı Siam Meydanı’nda rock cafeler, karaoke barlar, canlı Dj performanslarının sergilendiği gece kulüpleri bulunuyor.
‘’Lebua Hotel’’in 64. katında yer alan ve harika bir şehir manzarası sunan ‘’Sky Bar’’da birşeyler içmeye veya yemek yemeye gidebilirsiniz. Restoran 18:00’da açılıyor, şık bir yer olduğundan kıyafetiniz de uygun olmalı. Bir akşamınızı buraya ayırmanızı öneririm. Hangover filminin burada sahnelerinin olması sebebiyle bayağı popüler hale gelmiş. İçkinin en pahalı olduğu yer burasıydı. Bir kadeh 1000 Baht, 190 TL.
‘’Sheraton Royal Orchid Hotel’’in nehir kenarında oturulacak çok güzel bir restoranı var, ismi ‘’Riverside Grill Restaurant’’. İster birşeyler içmek, ister yemek için buraya gidin. Nehir kenarında keyif yapın. Tam karşınızda tüm ışıltısıyla Icon Siam alışveriş merkezini göreceksiniz. Sheraton’un ücretsiz teknesine binip Icon Siam’a geçebilirsiniz.
‘’Icon Siam’’ içinde Porsche ve Bmw araba bile satılan, dünyanın tüm tanınmış markalarını içinde barındıran muhteşem bir alışveriş merkezi. En alt katında Bangkok’u a’dan z’ye özetleyen, yerel kültürü anlatan harika bir lokal market var. Kokmuyor oluşu çok güzel. Burayı muhakkak gezin.
Siam Meydanı yakınlarında yer alan ‘’Center World Alışveriş Merkezi’’ de çok güzel ve lüks bir yer. Burada yer alan ‘’Centara Grand’’ adlı binanın 55. katında ‘’Red Sky Bar’’ bulunuyor. Buranın da nefis bir manzarası ve harika kokteylleri var. İster yemek ister de happy hour vaktinde birşeyler içmek için gidebilirsiniz. Bizim şansımıza 17:00 – 19:00 arasında happy hour vardı. Bir kokteyl içtiğinizde diğeri ücretsiz oluyordu.
Bangkok roof bar konusunda çok zengin. Bazı başka öneriler vermem gerekirse:
Vertigo – Banyan Tree Bangkok – 61. Kat
Yao Rooftop Bar – Hotel The Surawongse
Three Sixty – Millennium Hilton Bangkok – 32. Kat
Octave Rooftop Bar – Marriott Hotel Sukhumvit – 45. Kat
Above Eleven – Sukhumvit – 32. Kat
Char Rooftop Bar – Indigo Hotel -26. Kat
SEEN Restaurant & Bar – Avani Hotel – 26. Kat
Speakeasy – Hotel Muse – 25. Kat
The Rooftop Bar – Baiyoke Sky Hotel – 83. Kat
Bangkok çok kalabalık ve trafiği yoğu olan bir şehir. Trafikten kurtulmanın en iyi yolu tuk tuk adı verilen motorsiklet taksileri kullanmak. Pazarlık ederek binin, oldukça ekonomik bir ulaşım şekli. Tüm şehri tuk tuk taksilerle gezebilirsiniz yada en başta söylediğim gibi telefonunuza ‘’Grab’’ uygulamasını indirip uber tarzı ulaşım yolu olarak kullanabilirsiniz.
Tayland demek tabiki ‘’Thai Masajı’’ demek, ayak masajı demek, her türlü masaj demek. Sokaklarda heryerde çok sayıda masaj salonu var. Thai masajı yağsız ve baskılı şekilde yapılır. Biraz can acıtabilen ve daha çok tedavi amaçlı bir masajdır. Daha yumuşak, soft, rahatlatıcı bir masajsa tercihiniz yağlı klasik masaj yaptırabilirsiniz. Ayak masajı konusunda da çok başarılılar. Mutlaka masaj yaptırın derim.
Bangkok’da gezerken bir aktivite gibi bol bol ‘’Sokak yemeği’’ yemenizi öneriyorum. Önce görüp irkildiğiniz bazı lezzetleri biraz zaman geçirdikten denesem mi acaba diyebilirsiniz. Sokaklarda kurulan sayısız tezgahta Thai mutfağına dair her tür lezzeti çok ucuza deneyimleyebiliyorsunuz. Üstelik bu pazarlarda yediğiniz yemekler çoğu zaman restoranlarda yediklerinizden daha lezzetli. Üstelik yarı fiyatına. Bu keyfi yaşamak gerek! Sokaklarda en yaygın göreceğiniz yemekler: Dim sum (mantı), noodle çeşitleri (makarna), pad thai, krepler, çorbalar, timsah eti, karides, prawn (karidesin farklı bir türü), ıstakoz, çekirge, domuz eti, kızarmış böcekler, tavuk, kurbağa bacağı ve sayısız deniz ürünleri…
Sokaklarda satılan tropik meyvelerden yiyin, hindistan cevizi suyu için, Thai sokak yemekleri arasında en popüleri ve sevileni olan Pad Thai yiyin. Jay Fay adında Michelin Yıldızlı bir sokak lezzetleri restoranı var, ağırlıklı olarak wokta pişmiş deniz mahsülleri yapıyor. Onu bulun ve mutlaka bir ‘’Yengeç Omleti’’ deneyin. (2018’de, Bangkok’ta ilk kez bir sokak lezzetleri restoranı Michelin Yıldızı’na kavuştu. Sahibi 80 küsur yaşındaki Supinya Junsuta’nın takma ismi olan Jay Fay, restoranın adı da buradan geliyor. Yemekleri hala kendisi yapıyor.)
Tayland kralının da burada Pad Thai yemesiyle meşhur olan Thipsamai Restoran da Jay Fay’in hemen yakınında yer alıyor. Orada bir ‘’Pad Thai’’ yiyebilirsiniz. Pad Thai’a esmer şeker koyuyorlar. (Buradaki şeker palmiye şekeri) Not: Şeker koydurmazsanız daha güzel olacağını düşünüyorum.
Kalınacak otel önerileri:
Sheraton Royal Orchid Hotel
Indra Regent Hotel
Lebua Tower
Avani Hotel
Bangkok’da Gezilecek Yerler Listesi:
1- Büyük Saray (Grand Palace)
2- Zümrüt Budha Heykeli (Wat Phra Kaew)
3- Yatan Buda Tapınağı (Wat Pho)
4- Chao Phraya Nehri (Chao Phraya River)
5- Şafak Tapınağı (Wat Arun)
6- Çin Mahallesi (China Town)
7- Altın Buda Heykeli (Wat Traimit)
8- KhaoSan Road
9- Yüzen Çarşılar: Damnoen Sudak Yüzen Pazarı (100 km)
10- Tren Pazarı: Maeklong Train Market (Damnoen yüzen pazarına çok yakın)
11- Damnoen Fil Çiftliği
12- Patpong Gece Pazarı
13- Asiatique Gece Pazarı
14- Ratchada Night Market
15- Dusit Sarayı (Dusit Palace)
16- Siam Meydanı (Siam Square)
17- Jay Fay Michelin Star Street Food – Michelin Yıldızlı Sokak Restoranı
18- Thipsamai (Pad Thai için iyi bir restoran)
19- Icon Siam Alışveriş Merkezi
20- Lebua Tower Sky Bar
21- Center World Avm – Centara Grand – Red Sky Bar
22- Riverside Grill Restaurant – Sheraton Royal Orchid Hotel
23- The Rooftop Bar – Baiyoke Sky Hotel – 83. Kat – En yüksek bina
Bazı önemli noktalar hakkında daha detaylı bilgiler vermek istiyorum.
Büyük Saray – Grand Palace
1782’den beri Tayland Kraliyet merkezi olarak kullanılan görkemli Grand Palace (Büyük Saray), Tay kültürü ve mimarisini anlatan Bangkok’un en değerli ve en önemli yeri. Yüzden fazla bina ve tapınak kompleksinden oluşuyor. Ünlü Zümrüt Buda Tapınağı (Wat Phra Kaew) da Büyük Saray kompleksi içinde yer alıyor. 1925’e kadar Tayland kraliyet konutu olarak kullanılan saray bugün hem kraliyet ofislerinin olduğu hem de halka açık bölümlerin bulunduğu bir müze durumunda. Yoğun kalabalıktan ötürü öğleden önce sabah erken saatlerde gidip gezmenizi tavsiye ederim. Tümünü gezmek yarım gününüzü alacaktır. Tayland’da Budist tapınaklarını ziyaret ederken, omuzlarınızın ve dizlerinizin kapalı olması gerektiğini unutmayın. Saray kompleksi; dış, merkez ve iç saray olmak üzere üç bölümden oluşuyor.Dış Saray, eskiden Kralın doğrudan dahil olduğu mülki idare, ordu ve hazine gibi hükümet birimlerine ev sahipliği yapmış.Merkez Saray’da Kral’ın ikametgâhı ve devlet işlerinin yürütülmesinde kullanılan salonlar bulunuyor. Taht salonlarının yalnızca ikisi halka açık durumda.İç Saray ise Kral’ın eşlerinin ve kızlarının yaşadığı yer olarak kullanılıyor, ergenlik yaşına kadar erkek çocuklar ve kadınlar bu bölümde kalıyorlarmış. Bugün iç alanlar ziyarete kapalı olarak duruyor.
Ziyaret ücreti 500 Baht.
Zümrüt Budha Heykeli (Wat Phra Kaew)
Tayland’da kutsal kabul edilen Zümrüt Budha Heykeli (Wat Phra Kaew), Bangkok’un tarihi kesiminde bulunan eski Tayland Kraliyet Sarayı Grand Palace içerisinde yer alıyor. On üçüncü yüzyıldan kalma Zümrüt Buda Heykeli 66 cm uzunluğunda, meditasyon yaparken betimlenmiş ve yeşim taşından yapılmış.
Yatan Buda Tapınağı (Wat Pho)
Wat Pho Bangkok’un en büyük Budist tapınağı.
İçerisinde verilen meditasyon, geleneksel masaj eğitimleri ve antik dönemde gerçekleştirilen bilimsel çalışmalar nedeniyle ülkenin ilk üniversitesi olarak biliniyor.
46 metre uzunluğunda, 15 metre yüksekliğindeki dev Buda heykeline ev sahipliği yapıyor.
Bu altın kaplama dev Buda Heykeli 16. yüzyılda kurulan tapınağın içerisine 1800 yılında yerleştirilmiş.
Heykele ilgiyi artıran detaylarsa uzunluğu 5, yüksekliği 3 metre olan ayak tabanlarında yer alıyor. Eserin bu kısmına sedef taşlar kullanılarak olumlu kabul edilen 108 eylem ve sembol işlenmiş.
Tarih, bilim ve edebiyat alanlarında bilgiler içeren 1.360 mermer levhanın bulunduğu tapınağa yaklaştığınızda duyacağınız ses, ziyaretçilerin 108 bronz kâseye para atmasından dolayı oluşuyor. Şans getirdiğine inanılan bu eylem sonucunda toplanan para tapınağın ve heykelin bakımına harcanıyor. Tapınak ayrıca geleneksel Thai masajının doğduğu yer olarak da biliniyor.
Halen Tayland kralının yaşamakta olduğu Grand Palace’a çok yakın bir konumda bulunuyor. Büyük Sarayı gezdikten sonra sahilden ‘’Pier’’ istikametine yürüdüğünüzde görebilirsiniz. Burayı da gezdikten sonra yine limandan tekneye binip Wat Arun’a geçebilirsiniz. Böylece üç önemli noktayı arka arkaya gezmiş olursunuz.
Giriş ücreti: 100baht
Chao Phraya River
Bangkok Venedik gibi büyüleyici olmasa da kanallar arasında kurulu mistik bir şehir. Kenti ikiye bölen Chao Phraya Nehri üzerinde deniz taksileriyle veya kano tipi teknelerle bir tur yapmanızda fayda var. Böylece Bangkok’un yaşam biçimini daha iyi tanımış olursunuz. Tekne turunda Kraliyet Sarayı ve Wat Arun gibi tapınakları nehirden görebiliyorsunuz. Ayrıca nehir boyunca sıralanmış saray ve baraka evlerin yan yana dizili oluşları ilginizi çekebilir.
Şafak Tapınağı – Wat Arun
Tayland’ın en görkemli ve şaşalı tapınaklarından biri olan Şafak Tapınağı (Wat Arun), antik dönemlerden beri faaliyette olan bir dini yapı.
Siam’da 1351-1767 yılları arasında hüküm sürmüş Ayutthaya Krallığı döneminde seramik kullanılarak inşa edildiği biliniyor.
Şehrin sembolü olan 5 katlı tapınak Chao Phraya Nehri’nin batı kıyısında bulunuyor. Nehirde düzenlenen tekne turlarına katıldığınızda 82 metre yüksekliğindeki tapınağı tüm boyutlarıyla görebilirsiniz. Tapınağın çevresindeki dört kule Tayland’ın 4 büyük rüzgârını temsil ediyor.
Gün batımında tepeden tırnağa seramikten yapılmış olan bu tapınağın üzerine vuran renkler, güneş ışınlarının yansımasıyla oluşan ışık oyunları şahane güzellikte oluyor.
Wat Arun Tapınağı’na şehrin birçok yerinden, özellikle de suyun hemen karşı kıyısındaki Büyük Saray’ın olduğu alandan tekneler ile kolayca ulaşabiliyorsunuz. Şehri gezmeye Saray Bölgesi ile başlayıp sonra oradan tekne ile Wat Arun’a geçebilirsiniz.
Giriş Ücreti: 50 Baht
Altın Budha Tapınağı (Wat Traimit)
Bangkok’un meşhur Çin Mahallesi’nde bulunan, 5 metre yüksekliğindeki Altın Budha Tapınağı (Wat Traimit) kelimenin tam anlamıyla göz kamaştırıcı bir yapı.
Yapımında beş buçuk ton saf altın kullanılmış olan dünyanın en büyük Altın Buda Heykeli Wat Tramit Tapınağı’nın içerisinde yer alıyor.
Sukhothai stili heykel 700 yıldan fazla bir süre önce yapılmış.
Burmalı savaşçılar tarafından çalınmasın diye uzun yıllar önce beyaz alçı ile kaplanmış. Özgün hali, 1955 yılında günümüzdeki yerine taşınırken kazara düşürülmesi sonucu fark edilmiş.
Heykel tapınağın 4. katında sergileniyor. 2. kattaysa yerel tarih ve Çin’in geçmişi hakkında bilgiler edinebileceğiniz bir müze bulunuyor.
Giriş Ücreti: 10 Baht (Müze)
KhaoSan Road
Bu bölge yirmi yıl öncesine kadar pirinç pazarına ev sahipliği yapıyormuş. Daha sonra kaldırımları kaplamaya başlayan uygun fiyatlı yeme-içme ve konaklama mekânları sayesinde gezginler için kentin en önemli noktası haline gelmiş.
Büyük Saray, Zümrüt Buda, Yatan Buda Heykeli ve Şafak Tapınağı ziyaretinin ardından bu caddeye zaman ayırabilirsiniz. Burası Çin Mahallesi’ni de içine alan ve özellikle akşam giderseniz, Tay mutfağının en eşsiz lezzetlerini oldukça cüzi fiyatlara yiyebileceğiniz hem yerel halk hem de turistler için popüler bir buluşma noktası.
Caddede biraz daha kalburüstü bir yer ararsanız, 2013’te hizmete giren Khaosan Garden’ı tercih edebilirsiniz. Mekânın içerisinde bir Fransız restoranı ile kütüphane, müze, fırın gibi bölümler yer alıyor.
AsiaTique Gece Pazarı
AsiaTique gece pazarı yıllar öncesinde gemilerin yanaştığı konteynırların olduğu, lağım kokusunun geldiği, kirli bir rıhtımmış. Sonradan yapılan düzenlemeler ve inovasyon çalışmaları sonucunda şuan elit kesim tarafından rağbet gören fiyatlar bakımından pahalı olan eğlenceli bir yere dönüştürülmüş. Her bloğunda farklı ürünler satılan dört bloktan oluşuyor. Hediyelik eşyalar, canlı müzikli restoranlar, Avrupai lezzetleri bulabileceğiniz ve akşam rahat üç dört saatinizi harcayabileceğiniz bir pazar burası. Nehir kenarında yer alıyor. Kıyı boyunca yürüyüş yapabiliyorsunuz. Gece yarısı kapanıyor.
Bangkok hakkında bildiğim ve bu gezimde öğrendiğim herşeyi sizlerle paylaşmaya çalıştım. Umarım sizler için de faydalı olur. Bir sonraki yazımda Phuket’i anlatacağım.